Sağlık, bireyin fiziksel, duygusal, zihinsel ye toplumsal açıdan çevresiyle uyum içinde işlev görebilme yeteneği.
Sağlıksızlık
hastalıkla eşanlamlı tutulurken, sağlık da özellikle, süren bir
hastalığın olmaması olarak tanımlanabilir. Örneğin, ani deniz
tutmasında kişinin sağlığım yitirdiği söylenemez. Aynı durum gün boyu
son derece sağlıklı yaşarken sabahlan şiddetli mide bulantısı çeken
gebe bir kadın için de geçerlidir.
Hastalık
ve sağlıklılık arasında oldukça geniş bir ara bölge yer alır. Örneğin,
yemek yedikten 15-20 dakika sonra kan şekerinin yükselmesi fizyolojik olarak normaldir. Ama kan şekeri
iki saatten fazla aynı düzeyde kalırsa bu durumun bir hastalığın
göstergesi olabileceği söylenebilir. Bunun gibi sağlıklı kişi aşırı
dozda alkol alıp kanındaki alkol oranı belirli bir düzeyin üstüne
çıkınca davranış değişiklikleri ve fiziksel bozukluklar görülmeye
başlar. Bu durumda genellikle 24 saat süreyle sağlığının yerinde olduğu
söylenemez. Bu durumun sık sık yinelenmesi ya da her gün belirli
miktarda alkol alınması sarhoşluk belirtilerine yol açmasa bile
sağlığın bir daha düzelmeyecek biçimde yavaş yavaş bozulmasına neden
olur. Bu nedenle, sıklıkla kolay tanınıp betimlenebilen ve somut
göstergeleri olan hastalığın tersine, sağlık daha soyut ve tanımlanması
güç bir olgudur. Öte yandan, fiziksel durum ve sağlık birbiriyle
karıştırılmamalıdır. Fiziksel durumu yerinde olan, formunu koruyan bir
sporcunun sağlığı zaman zaman bozulabilir. Ya da bunun tersine, tek
kollu, renkkörü ya da kör bireylerin sağlığının yerinde olması fiziksel
durumlarının iyi ya da eksiksiz olduğunu göstermez.
İnsan sağlığının tanımlanmasında başka sorunlar da vardır. Kişinin fizik gücü, enfeksiyonlara
direnci, fiziksel güçlükler ya da fiziksel çevreyle mücadele yeteneği
yerinde olabilir. Buna karşın, davranışlarından anlaşılacağı gibi
zihinsel durumu iyi değilse sağlıklı olduğu söylenemez. Zihinsel sağlık
kimilerince kişinin iyi işlev görmesi olarak tanımlanır. Davranışların
çevredekilerin çoğunluğuna uyması durumunda zihinsel sağlıktan söz
edilebileceği de ileri sürülür. Bir başka görüşe göre zihinsel sağlık
hiçbir zaman ulaşılamayacak, zaman zaman yaklaşılabilen bir kavramdır.
Davranışlarda zamanla ortaya çıkan değişikliklerin zihinsel sağlığın
ölçütü olarak kabul edilebileceğini düşünenler de vardır.
Bu
nedenlerle sağlığı ölçülebilen, bireyin ölçüm sırasındaki normal işlev
görebilme yeteneğine göre yorumlanan bir kavram olarak ve her an aniden
ortaya çıkabilecek hastalıkları göz ardı etmeden tanımlamak gerekir. Bu
ölçümler klinik tıp başvuru kitaplarında yer alan tablolardaki normal
değerlerle karşılaştırılır. Sağlık muayenesi sırasında yapılan
testlerin bazıları niceliksel olmaktan çok tanımlayıcıdır; görünürde
sağlıklı olan kişideki hastalıkların ortaya çıkmasına yardımcı olur.
Bunlardan elektrokardiyogram bazı kalp hastalıklarının, elektromiyogram kas bozukluklarının belirlenmesine, röntgen teknikleri iç organ hastalıklarının ya da bozukluklarının tanınmasına yarar. Kan,
idrar ve beyin-omurilik sıvısı tahlilleri gibi çeşitli kimyasal ve
fiziksel testler sayısal değerler ya da sayısal değerlere çevrilebilen
sonuçlar verir. Bu sonuçlar normal değerlerle karşılaştırıldığında
kişinin genel sağlık durumuna ilişkin bilgi edinilir.
Test
sonuçlarının yorumlanmasında karşılaşılan en önemli zorluklardan biri,
biyolojik değişikliklerin varlığıdır. Değişkenlerin normal değerleri
kalabalık grup ölçümlerinin ortalamaları ya da uyarlanmış
ortalamalarıdır. Bu değerlerin anlamlı olabilmesi ve bunları
tanımlarken normal yerine standart sözcüğünü kullanabilmek için yüzde
95 sınırının ortalannda olduklarını kabul etmek gerekir. Böylece yüzde
95 sınırının altında ve üstünde yer alan yüzde 2,5'lik bölge anormal ya
da hastalıklı olarak kabul edilebilir. Sağlıkla ilgili göstergelerin
bazılarında yüzde 95'lik bölge oldukça geniştir. Örneğin, kan basıncı
gün boyu büyük ölçüde değişikliğe uğrar; egzersizle, korkuyla ya da
kızgınlık nedeniyle artar ya da azalırsa da normal sınırlar içinde
kaldığı söylenebilir. Öte yandan bazı değerlerin sınırları fizyolojik
sabit olarak adlandırılacak kadar dardır. Örneğin, vücut ısısı ender
olarak değişir. Aynı bölgeden (örn. koltuk altı, ağız) alınan vücut
ısısının, enfeksiyon ya da başka bir hastalık olmadığı sürece, sabah
kalktıktan yatana değin, bir dereceden fazla değişmesi çok ender
görülür.
Sağlıksızlık
hastalıkla eşanlamlı tutulurken, sağlık da özellikle, süren bir
hastalığın olmaması olarak tanımlanabilir. Örneğin, ani deniz
tutmasında kişinin sağlığım yitirdiği söylenemez. Aynı durum gün boyu
son derece sağlıklı yaşarken sabahlan şiddetli mide bulantısı çeken
gebe bir kadın için de geçerlidir.
Hastalık
ve sağlıklılık arasında oldukça geniş bir ara bölge yer alır. Örneğin,
yemek yedikten 15-20 dakika sonra kan şekerinin yükselmesi fizyolojik olarak normaldir. Ama kan şekeri
iki saatten fazla aynı düzeyde kalırsa bu durumun bir hastalığın
göstergesi olabileceği söylenebilir. Bunun gibi sağlıklı kişi aşırı
dozda alkol alıp kanındaki alkol oranı belirli bir düzeyin üstüne
çıkınca davranış değişiklikleri ve fiziksel bozukluklar görülmeye
başlar. Bu durumda genellikle 24 saat süreyle sağlığının yerinde olduğu
söylenemez. Bu durumun sık sık yinelenmesi ya da her gün belirli
miktarda alkol alınması sarhoşluk belirtilerine yol açmasa bile
sağlığın bir daha düzelmeyecek biçimde yavaş yavaş bozulmasına neden
olur. Bu nedenle, sıklıkla kolay tanınıp betimlenebilen ve somut
göstergeleri olan hastalığın tersine, sağlık daha soyut ve tanımlanması
güç bir olgudur. Öte yandan, fiziksel durum ve sağlık birbiriyle
karıştırılmamalıdır. Fiziksel durumu yerinde olan, formunu koruyan bir
sporcunun sağlığı zaman zaman bozulabilir. Ya da bunun tersine, tek
kollu, renkkörü ya da kör bireylerin sağlığının yerinde olması fiziksel
durumlarının iyi ya da eksiksiz olduğunu göstermez.
İnsan sağlığının tanımlanmasında başka sorunlar da vardır. Kişinin fizik gücü, enfeksiyonlara
direnci, fiziksel güçlükler ya da fiziksel çevreyle mücadele yeteneği
yerinde olabilir. Buna karşın, davranışlarından anlaşılacağı gibi
zihinsel durumu iyi değilse sağlıklı olduğu söylenemez. Zihinsel sağlık
kimilerince kişinin iyi işlev görmesi olarak tanımlanır. Davranışların
çevredekilerin çoğunluğuna uyması durumunda zihinsel sağlıktan söz
edilebileceği de ileri sürülür. Bir başka görüşe göre zihinsel sağlık
hiçbir zaman ulaşılamayacak, zaman zaman yaklaşılabilen bir kavramdır.
Davranışlarda zamanla ortaya çıkan değişikliklerin zihinsel sağlığın
ölçütü olarak kabul edilebileceğini düşünenler de vardır.
Bu
nedenlerle sağlığı ölçülebilen, bireyin ölçüm sırasındaki normal işlev
görebilme yeteneğine göre yorumlanan bir kavram olarak ve her an aniden
ortaya çıkabilecek hastalıkları göz ardı etmeden tanımlamak gerekir. Bu
ölçümler klinik tıp başvuru kitaplarında yer alan tablolardaki normal
değerlerle karşılaştırılır. Sağlık muayenesi sırasında yapılan
testlerin bazıları niceliksel olmaktan çok tanımlayıcıdır; görünürde
sağlıklı olan kişideki hastalıkların ortaya çıkmasına yardımcı olur.
Bunlardan elektrokardiyogram bazı kalp hastalıklarının, elektromiyogram kas bozukluklarının belirlenmesine, röntgen teknikleri iç organ hastalıklarının ya da bozukluklarının tanınmasına yarar. Kan,
idrar ve beyin-omurilik sıvısı tahlilleri gibi çeşitli kimyasal ve
fiziksel testler sayısal değerler ya da sayısal değerlere çevrilebilen
sonuçlar verir. Bu sonuçlar normal değerlerle karşılaştırıldığında
kişinin genel sağlık durumuna ilişkin bilgi edinilir.
Test
sonuçlarının yorumlanmasında karşılaşılan en önemli zorluklardan biri,
biyolojik değişikliklerin varlığıdır. Değişkenlerin normal değerleri
kalabalık grup ölçümlerinin ortalamaları ya da uyarlanmış
ortalamalarıdır. Bu değerlerin anlamlı olabilmesi ve bunları
tanımlarken normal yerine standart sözcüğünü kullanabilmek için yüzde
95 sınırının ortalannda olduklarını kabul etmek gerekir. Böylece yüzde
95 sınırının altında ve üstünde yer alan yüzde 2,5'lik bölge anormal ya
da hastalıklı olarak kabul edilebilir. Sağlıkla ilgili göstergelerin
bazılarında yüzde 95'lik bölge oldukça geniştir. Örneğin, kan basıncı
gün boyu büyük ölçüde değişikliğe uğrar; egzersizle, korkuyla ya da
kızgınlık nedeniyle artar ya da azalırsa da normal sınırlar içinde
kaldığı söylenebilir. Öte yandan bazı değerlerin sınırları fizyolojik
sabit olarak adlandırılacak kadar dardır. Örneğin, vücut ısısı ender
olarak değişir. Aynı bölgeden (örn. koltuk altı, ağız) alınan vücut
ısısının, enfeksiyon ya da başka bir hastalık olmadığı sürece, sabah
kalktıktan yatana değin, bir dereceden fazla değişmesi çok ender
görülür.