GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR (1)
Soyunuza, yurdunuza ve devletinize en verimli hizmetin Türkçülük Ülküsü
ile sağlanabileceğine inandığınız için bu yolda yürümekte olan
gençlersiniz. İnsan hayatının en romantik çağlarında, genç ruhları
büyüleyen zevk verici, çekici, şahsi faydalar sağlayıcı bir çok maddi
ve manevi imkanlara sırt çevirip, böyle çetin bir yolda yürümeyi göze
almanız, şüphesiz, takdirle karşılanacak bir milli şuur hareketidir.
Bu yolda yürümeye karar verirken, Türkçülüğün, ona
gönül verenler için bir ateşten gömlek olduğunu elbette biliyordunuz.
Bunu örnekler ve tecrübelerle gördükten sonra da Türkçü kalmanız,
muhakkak ki, damarlarınızda dolaşan kanın büyüklüğünü içten
duymanızdandır.
Evet, Türkçülük, son yüzyıllarda çeşitli hadiselerinde ortaya koyduğu
gibi gerçekten, bir ateşten gömlektir. Türk topraklarında Türk Ülküsünü
Türk’ler için böyle bir ıstırap haline getirenler, bu büyük ırkın malum
düşmanlarıdır.
Düşmanlığın kaynağı yurdumuzun dışında, onu
Türkiye’ye bin bir kalıba sokmak suretiyle sinsi sinsi yürütmeye
çalışanlar ise içimizdedir. Kızılı, masonu, nurcusu, Kürtçüsü gibileri
başta olmak üzere bunların çoğunu biliyorsunuz. Ancak, bunlarla
birlikte bilmeniz gerekli bir grup daha vardır. En belirsiz ve
sinsileri oldukları için, Türklük düşmanlığını en rahat yapabilen bu
grup, son imparatorluğumuzun Türkiye Cumhuriyeti’ne en kötü mirası olan
“imparatorluk artıkları” dır.
Bu düşmanlık, 1938’den sonraki yıllarda, zaman zaman, Türkiye çapındaki
hadiseler şeklinde de görülmüştür. Bunun neticesi olarak, Türkçülük,
milli iradenin apaçık bir şekilde çiğnendiği korkunç yıllarda olduğu
gibi, milli irade yıllarında da karşısında, her zaman salyalı dişler
görmüştür.
Türk Ülkü’sünün Türklüğün kaderine hakim olacağı günlere kadar, bunun
böyle sürüp gideceği muhakkaktır. O mutlu güne kadar Türklüğü sadece
kanında değil, kanıyla birlikte ruhunda, vicdanında, kalbinde ve
kafasında bulup duyan bütün Türkler, yani Türkçüler, bu yoldaki
mücadelelerine ara vermeden devam edeceklerdir.
Türkiye’deki bu Türkçülük düşmanlığı, insan mantığını donduracak
derecede korkunç bir hadisedir. Dünyanın hangi ülkesinde o yurdun
sahibi milletin milliyetçiliği, devletin yüksek makamlarında bulunan
kimselerin başı çektiği hareketlerle ezilmeye çalışılmıştır? Bu
talihsizliği 1944’te ve 1953’te iki kere uğrayan ülke, bizim
Türkiye’mizdir.
Almanya’da Almancılığın, İngiltere’de İngilizciliğin, Fransa’da
Fransızcılığın, yani o milletlerin milliyetçilerinin, devletlerinin
kaderine hakim bulunan Almanlar, İngilizler ve Fransızlar tarafından
ezilmek istenmesi gibi bir çılgınlık görülmüş müdür?
Hatta bu büyük çaplı cemiyetler bir yana, komünizmin pençesine geçmek
gibi bir büyük felakete uğramamış hangi dünya ülkesinde, o yurdun
sahibi milletin milliyetçiliğine karşı girişilmiş böyle bir hareket
gösterilebilir?
Türkiye, dünya üzerinde, bu durumda tek ülkedir. Ve hadiselerin bizi
ulaştırması gereken neticeye göre, Türk Ülküsü’nün Türkiye’nin kaderine
hakim fikir olacağı günlere kadar, bu böyle devem edip gidecektir.
Bunda dolayı bu günkü –ve beklide yarınki– Türkçü
nesilleri, büyük vazifeler beklemektedir. Bunların en mühimlerinden
birisi, Türk Ülküsü’nün Türkçüler için bir ateşten gömlek olmaktan
kurtarılmasıdır.
Bunun çok çetin, çok güç bir vazife olduğu muhakkaktır. Ama bu çetinlik
ve güçlük, vazifenin yapılması için bir engel sayılmaz. Çünkü Türk,
çetin engellerle boğuşmak için yaratılmış bir soydur. Onun için siz
bugünkü Türkçü nesiller, soyunuza has bu tarihi güçle, ne bahasına
olursa olsun, bu engeli aşmaya mecbursunuz.
Hangi yaşta bulunursa bulunsun, bu gün her Türkçü, Türklük Ülküsü
yolunda kendisini nelerin beklemekte olduğunu iyice bilmelidir.
Sürülmek, işinden olmak, maddi ve manevi sıkıntılara boğulmak,
hürriyetsiz bırakılmak gibi sıkıntılar, dertler ve belalr, bu yoldaki
Türkler için göğüslenmesi gereken hususlardır. Bu sıkıntılar, dertler
ve belalar başkaları için çok ağır, candan bezdirici, kahredici
olabilir. Fakat, uğramakta olduğu haksızlıkların, karşısına dikilen
belaların ana kaynaklarını, sebebini ve manasını bilen Türkçü için
bunlar, kahır değil; aksine kendine tarihi ve ırki vazifesini ihtar
eden uyandırıcı kırbaçlardır ve öyle olması lazımdır.
Hadiseler ve tecrübeler şunu ortaya koymuştur ki, Türkçü; yürekli, sabırlı ve planlı olmaya mecburdur.
Yürekli olmayan bir genç, Türkçülüğün engelli ve ıstıraplarla dolu
yolunda uzun zaman yürüyemez. Bu hep böyle olmuştur. Ama dökülen
dökülmüş, yorulan durmuş, fakat yürekliler yollarına devam etmişlerdir.
Türkçü sabırlı olmaya da mecburdur. Çünkü bir yandan düşmanlar, diğer
taraftan imkansızlıklar önüne Çin Setti gibi dikildikçe, bu gibi çetin
engellerin aşılabilmesi için sabır, en büyük yardımcıdır.
Plan ise, başarı kapısını açacak anahtardır. En büyük teşekküllerden en
küçük gruplara kadar her Türkçü topluluk, esasları tespit edilmiş bir
plan ile hedefe yürümelidir. Ve imkan bulunursa veya imkanı hazırlayıp,
Türkçü kuruluşlar tek plan üzerinde yürümeye çalışmalıdırlar.
Yine hadiseler göstermiştir ki, Türkçü, Türkçüden
başka kimseden yardım göremez. Bu gerçek genç Türkçüleri iktisadi
imkanlara sahip olma fikrine götürmeli ve hatta bu hırsla
doldurmalıdır. Eski nesillerin seslerini büyük kitlelere
duyuramayışlarının en mühim sebeplerinin birinin de bu iktisadi
imkansızlıklar olduğu unutulmamalıdır. Bu günün genç Türkçülerinden bir
grubun bu yolda bir adım atmış olmaları sevindiricidir. Bu ilk adımı
başkaları takip etmeli ve imkanlar hazırlanıp, bu yoldaki teşebbüsler
birleştirilip büyük bir güç meydana getirilmeye çalışılmalıdır.
Türkçülük aynı zamanda bir ahlak yolu olduğu için, genç Türkçüler, Türk
Ülküsü dışında bulunan kişilerle münasebetlerinde ( ve şüphesiz onların
ahlak kavramını hiçe saymaları sebebiyle) çok kere aldanmaktadırlar. Bu
yolda devamlı aldanmaların daha çok sürüp gitmemesi için de birtakım
esaslar tespit edilmesi, karşı cephedekilerin ne gibi oyunlarla neler
elde etmek istediklerinin tespiti; kısacası, düşmanların oyununa
gelmemek için tedbir alınması da lazımdır.
Genç Türkçü !
Şu kahpelikler ve kahpeler dünyasında; soyuna yurduna ve devletine
hizmet aşkıyla dolu kalbinle giriştiğin mücadelede en büyük gücün
Tanrı’nın sana müstesna bir bağışı olan damarlarındaki kandır. O kan üç
bin yılı aşkın tarihindeki ölüm meydanlarında kazanılmış eşsiz
zaferlerden, yaşadığın toprakları süsleyen mimari eserlere; minyatür,
yazı şiir vesaire gibi sanat ürünlerinden yiğitlik, azim, fedakarlık,
erdem, namus, haysiyet vesaire gibi en büyük insanlık meziyetlerine
kadar bütün büyüklüklerin ve ululukların temelidir. Türk’ü, eski
yüzyıllarda, dünyanın birinci milleti yapmış olan o kandı. Yarın, o
eski şanlı hayatına kavuşturacak da yine o kan olacaktır. Çünkü o kan
ile yapılamayacak iş, erişilemeyecek hedef yoktur.
Türk’ü er meydanlarında yenemeyenler, onu, içinden kemire kemire yok etmek yoluna sapmışlardır. Son
çağlarda, bilhassa Tanzimat sonrası yıllarında Türk’ü kökünden
kopartmak, onu sadece adı ile Türk kalacak hale getirmek için akla
hayale gelmeyen en namert, en sisi oyunlara başvurulmuştur. Bu oyunlara
hala devam etmektedir. Ve ne kadar acı ki, düşmanlar, bunda haylide başarı kazanmışlardır.
Fakat bu hain emellerine asla ulaşamayacaklardır. Çünkü Türk artık
uyanmıştır. Uyuyan Türklüğün en şuurlu bölümü olan genç Türkçüler hızla
çoğalmaktadır. Bozkurt soylu Bozkurtluğunu ruhunda duymaktadır. Bu ruh,
bir gün bütün yurdu ilahi bir ateş gibi saracak ve Türk Ülküsü, Türk’ün
kaderini çizecek hakim fikir olacaktır.
Bu büyük ve tarihi vazifede en büyük yük senin omuzlarında olacaktır, genç Türkçü !
Eşsiz soyuna böyle büyük ve kutlu bir hizmet yapabileceğin için ne mutlu sana !..
Soyunuza, yurdunuza ve devletinize en verimli hizmetin Türkçülük Ülküsü
ile sağlanabileceğine inandığınız için bu yolda yürümekte olan
gençlersiniz. İnsan hayatının en romantik çağlarında, genç ruhları
büyüleyen zevk verici, çekici, şahsi faydalar sağlayıcı bir çok maddi
ve manevi imkanlara sırt çevirip, böyle çetin bir yolda yürümeyi göze
almanız, şüphesiz, takdirle karşılanacak bir milli şuur hareketidir.
Bu yolda yürümeye karar verirken, Türkçülüğün, ona
gönül verenler için bir ateşten gömlek olduğunu elbette biliyordunuz.
Bunu örnekler ve tecrübelerle gördükten sonra da Türkçü kalmanız,
muhakkak ki, damarlarınızda dolaşan kanın büyüklüğünü içten
duymanızdandır.
Evet, Türkçülük, son yüzyıllarda çeşitli hadiselerinde ortaya koyduğu
gibi gerçekten, bir ateşten gömlektir. Türk topraklarında Türk Ülküsünü
Türk’ler için böyle bir ıstırap haline getirenler, bu büyük ırkın malum
düşmanlarıdır.
Düşmanlığın kaynağı yurdumuzun dışında, onu
Türkiye’ye bin bir kalıba sokmak suretiyle sinsi sinsi yürütmeye
çalışanlar ise içimizdedir. Kızılı, masonu, nurcusu, Kürtçüsü gibileri
başta olmak üzere bunların çoğunu biliyorsunuz. Ancak, bunlarla
birlikte bilmeniz gerekli bir grup daha vardır. En belirsiz ve
sinsileri oldukları için, Türklük düşmanlığını en rahat yapabilen bu
grup, son imparatorluğumuzun Türkiye Cumhuriyeti’ne en kötü mirası olan
“imparatorluk artıkları” dır.
Bu düşmanlık, 1938’den sonraki yıllarda, zaman zaman, Türkiye çapındaki
hadiseler şeklinde de görülmüştür. Bunun neticesi olarak, Türkçülük,
milli iradenin apaçık bir şekilde çiğnendiği korkunç yıllarda olduğu
gibi, milli irade yıllarında da karşısında, her zaman salyalı dişler
görmüştür.
Türk Ülkü’sünün Türklüğün kaderine hakim olacağı günlere kadar, bunun
böyle sürüp gideceği muhakkaktır. O mutlu güne kadar Türklüğü sadece
kanında değil, kanıyla birlikte ruhunda, vicdanında, kalbinde ve
kafasında bulup duyan bütün Türkler, yani Türkçüler, bu yoldaki
mücadelelerine ara vermeden devam edeceklerdir.
Türkiye’deki bu Türkçülük düşmanlığı, insan mantığını donduracak
derecede korkunç bir hadisedir. Dünyanın hangi ülkesinde o yurdun
sahibi milletin milliyetçiliği, devletin yüksek makamlarında bulunan
kimselerin başı çektiği hareketlerle ezilmeye çalışılmıştır? Bu
talihsizliği 1944’te ve 1953’te iki kere uğrayan ülke, bizim
Türkiye’mizdir.
Almanya’da Almancılığın, İngiltere’de İngilizciliğin, Fransa’da
Fransızcılığın, yani o milletlerin milliyetçilerinin, devletlerinin
kaderine hakim bulunan Almanlar, İngilizler ve Fransızlar tarafından
ezilmek istenmesi gibi bir çılgınlık görülmüş müdür?
Hatta bu büyük çaplı cemiyetler bir yana, komünizmin pençesine geçmek
gibi bir büyük felakete uğramamış hangi dünya ülkesinde, o yurdun
sahibi milletin milliyetçiliğine karşı girişilmiş böyle bir hareket
gösterilebilir?
Türkiye, dünya üzerinde, bu durumda tek ülkedir. Ve hadiselerin bizi
ulaştırması gereken neticeye göre, Türk Ülküsü’nün Türkiye’nin kaderine
hakim fikir olacağı günlere kadar, bu böyle devem edip gidecektir.
Bunda dolayı bu günkü –ve beklide yarınki– Türkçü
nesilleri, büyük vazifeler beklemektedir. Bunların en mühimlerinden
birisi, Türk Ülküsü’nün Türkçüler için bir ateşten gömlek olmaktan
kurtarılmasıdır.
Bunun çok çetin, çok güç bir vazife olduğu muhakkaktır. Ama bu çetinlik
ve güçlük, vazifenin yapılması için bir engel sayılmaz. Çünkü Türk,
çetin engellerle boğuşmak için yaratılmış bir soydur. Onun için siz
bugünkü Türkçü nesiller, soyunuza has bu tarihi güçle, ne bahasına
olursa olsun, bu engeli aşmaya mecbursunuz.
Hangi yaşta bulunursa bulunsun, bu gün her Türkçü, Türklük Ülküsü
yolunda kendisini nelerin beklemekte olduğunu iyice bilmelidir.
Sürülmek, işinden olmak, maddi ve manevi sıkıntılara boğulmak,
hürriyetsiz bırakılmak gibi sıkıntılar, dertler ve belalr, bu yoldaki
Türkler için göğüslenmesi gereken hususlardır. Bu sıkıntılar, dertler
ve belalar başkaları için çok ağır, candan bezdirici, kahredici
olabilir. Fakat, uğramakta olduğu haksızlıkların, karşısına dikilen
belaların ana kaynaklarını, sebebini ve manasını bilen Türkçü için
bunlar, kahır değil; aksine kendine tarihi ve ırki vazifesini ihtar
eden uyandırıcı kırbaçlardır ve öyle olması lazımdır.
Hadiseler ve tecrübeler şunu ortaya koymuştur ki, Türkçü; yürekli, sabırlı ve planlı olmaya mecburdur.
Yürekli olmayan bir genç, Türkçülüğün engelli ve ıstıraplarla dolu
yolunda uzun zaman yürüyemez. Bu hep böyle olmuştur. Ama dökülen
dökülmüş, yorulan durmuş, fakat yürekliler yollarına devam etmişlerdir.
Türkçü sabırlı olmaya da mecburdur. Çünkü bir yandan düşmanlar, diğer
taraftan imkansızlıklar önüne Çin Setti gibi dikildikçe, bu gibi çetin
engellerin aşılabilmesi için sabır, en büyük yardımcıdır.
Plan ise, başarı kapısını açacak anahtardır. En büyük teşekküllerden en
küçük gruplara kadar her Türkçü topluluk, esasları tespit edilmiş bir
plan ile hedefe yürümelidir. Ve imkan bulunursa veya imkanı hazırlayıp,
Türkçü kuruluşlar tek plan üzerinde yürümeye çalışmalıdırlar.
Yine hadiseler göstermiştir ki, Türkçü, Türkçüden
başka kimseden yardım göremez. Bu gerçek genç Türkçüleri iktisadi
imkanlara sahip olma fikrine götürmeli ve hatta bu hırsla
doldurmalıdır. Eski nesillerin seslerini büyük kitlelere
duyuramayışlarının en mühim sebeplerinin birinin de bu iktisadi
imkansızlıklar olduğu unutulmamalıdır. Bu günün genç Türkçülerinden bir
grubun bu yolda bir adım atmış olmaları sevindiricidir. Bu ilk adımı
başkaları takip etmeli ve imkanlar hazırlanıp, bu yoldaki teşebbüsler
birleştirilip büyük bir güç meydana getirilmeye çalışılmalıdır.
Türkçülük aynı zamanda bir ahlak yolu olduğu için, genç Türkçüler, Türk
Ülküsü dışında bulunan kişilerle münasebetlerinde ( ve şüphesiz onların
ahlak kavramını hiçe saymaları sebebiyle) çok kere aldanmaktadırlar. Bu
yolda devamlı aldanmaların daha çok sürüp gitmemesi için de birtakım
esaslar tespit edilmesi, karşı cephedekilerin ne gibi oyunlarla neler
elde etmek istediklerinin tespiti; kısacası, düşmanların oyununa
gelmemek için tedbir alınması da lazımdır.
Genç Türkçü !
Şu kahpelikler ve kahpeler dünyasında; soyuna yurduna ve devletine
hizmet aşkıyla dolu kalbinle giriştiğin mücadelede en büyük gücün
Tanrı’nın sana müstesna bir bağışı olan damarlarındaki kandır. O kan üç
bin yılı aşkın tarihindeki ölüm meydanlarında kazanılmış eşsiz
zaferlerden, yaşadığın toprakları süsleyen mimari eserlere; minyatür,
yazı şiir vesaire gibi sanat ürünlerinden yiğitlik, azim, fedakarlık,
erdem, namus, haysiyet vesaire gibi en büyük insanlık meziyetlerine
kadar bütün büyüklüklerin ve ululukların temelidir. Türk’ü, eski
yüzyıllarda, dünyanın birinci milleti yapmış olan o kandı. Yarın, o
eski şanlı hayatına kavuşturacak da yine o kan olacaktır. Çünkü o kan
ile yapılamayacak iş, erişilemeyecek hedef yoktur.
Türk’ü er meydanlarında yenemeyenler, onu, içinden kemire kemire yok etmek yoluna sapmışlardır. Son
çağlarda, bilhassa Tanzimat sonrası yıllarında Türk’ü kökünden
kopartmak, onu sadece adı ile Türk kalacak hale getirmek için akla
hayale gelmeyen en namert, en sisi oyunlara başvurulmuştur. Bu oyunlara
hala devam etmektedir. Ve ne kadar acı ki, düşmanlar, bunda haylide başarı kazanmışlardır.
Fakat bu hain emellerine asla ulaşamayacaklardır. Çünkü Türk artık
uyanmıştır. Uyuyan Türklüğün en şuurlu bölümü olan genç Türkçüler hızla
çoğalmaktadır. Bozkurt soylu Bozkurtluğunu ruhunda duymaktadır. Bu ruh,
bir gün bütün yurdu ilahi bir ateş gibi saracak ve Türk Ülküsü, Türk’ün
kaderini çizecek hakim fikir olacaktır.
Bu büyük ve tarihi vazifede en büyük yük senin omuzlarında olacaktır, genç Türkçü !
Eşsiz soyuna böyle büyük ve kutlu bir hizmet yapabileceğin için ne mutlu sana !..