Patos'un dünyayı değistirmesinin üstünden epey zaman geçti. Logos'un kendi ebedi zekası için sürekli dünyayı elinde tutma çabası, ölümün yaratılışıyla parçalanmıstı. Kumaş değişmişti, cünkü yaşayanlar ölürse yeni hayat onların yerini alıyordu. Logos'un yaratma gücü vardı fakat yenileme gücü yoktu. Bu arada her ne kadar Patos'un isteği dışında olsa da, ölüm ve yaşam arasındaki farklılık yeni bir varlık oluşturdu. Ölüler tarafından geride bırakılan enerjiden yeniden hayat görevi yeni bir tanrıya düştü. Bu hayat tanrıçası Akara'ydı.
Dünya ile çok az ilgilenen Logos ve Patos'tan farklı olarak, Akara her canlı ile iletişim halindeydi. Yaşlıların yaşlanıp ölmesini izledi ver yerlerine gençlerin gelmesini sağladı. Dünya'da yaşayan canlıları anlamayı öğrendi. Onların gerçek yaratıcısı olmamasına rağmen, kendisi yaratmış gibi sevdi. Zamanla, Logos'un dahada uzaklaştığını farketti. Logos yarattıklarının değiştirilmesinden doğan acıya katlanamayacağından, onları ihmal etti.
Akara, "belki bu çocukların yükümlülüğünü ben almalıyım" diye düşündü
Kaderde olduğu gibi, onları kendine ait yapma girişimi geri çevrildi. Logos yarattıklarından daha da uzaklaşacağından korktu. Akara'ya sorumluluklarına geri döneceğine söz verdi. Tanrıça, bu sözden tatmin oldu ve bu isteginden simdilik vazgeçti. O ilgilenilen bir dünya istiyordu. Kendisi dahi anlamamış olmasına rağmen, içten içe bu onurun kendisine ait olmasını istedi.
Logos sözünü yerine getirirken, Patos tekrar ortaya çıktı. O Logos'un ilk yarattıkları olan ,rüzgarı hissettiği ve bulutlara dokunabilmesını sağlayan dağlara zarar vermeye kararlıydı. Rahatlıkla, Carnac'ın özündeki ateşi çagırdı. Daha evvelden beri duran güçler eridi ve dağların zirvesine gelip lav kraterlerini oluşturdu. Logos çok sevdiği dağlarının yok olmasından korkup Patos'u durdurmakta yavas kalmıstı. Patos dağlara darbe vurup her volkana zarar veriyordu. Yok edici güçler akarak önlerine cıkan herşeyi iclerine alıyordu. Ormanlar ve içinde yaşayanlar yok edildi, nehirler hiç birşey kururcasına kaynadı, ve insanlar taş kesildi.
Akara, nesiller sonra yok edilen ormanların çoğunu yeniledi. Hayvanlar dünya üstünde tekrar dolaşmaya ve nehirler eskisi gibi tekrar akmaya basladı. İnsanlarda kayıplarını tekrar tedarik ettiler. Yeni kuşakların cogu atalarının basından neler geçtiğini bilmiyorlardı. Onlara göre, sessiz dağlar arada bir ateş kusuyordu, yapmaları gereken onların cezbedici büyüsüne karsı ihtiyatlı davranmaktı. Aslında, bir cogu oralara ayak basmak bir yana, oralardan asagıyı Logos'un bir zamanlar yaptıgı gibi şeyretmiyorlardı bile. Bundan dolayı Logos yeniden kendi içine çekildi ve olan bitenle de hiç ilgilenmedi.
Bu kez Akara, Logos'un üstlenmesının gerektiği görevi almaya kararlıydı. Fakat onun kolayca vazgecmeyecegini bildiğinden, yaşamın iyiliği için zayıf kalpli Logos ve zararli Patos'tan kurtulmak için komplo tasarladı.
Diger tanrıların bilmediği fakat Akara'nın bildiği bir tanrı daha vardı. Bu tanrı yok etmekten başka birşey bilmeyen Cypher'dı. Bazıları, Cypher'ın Carnac'a kendi metodlarıyla yok etme fikrini yerleştiren Tanrı olduğuna inanirdi. Patos değişimden sorumlu olsa bile, onun doğasında yok etmek yoktu. Şimdiye kadar birçok tarihci bu konu üstünde tartışmaktadır.
Kendisine Cypher'in bu varlığı söylendikten sonra, Logos sürekli olarak Akara'ya bu yeni tanrı hakkında sorular sormaya basladı
"Cypher'in nasıl var olduğunu ben bilmiyorum, fakat birşey kesin o da onun yaratma gücünün olmadıği. O toprağı dağların üstüne öremez, yağmuru kara dönüştüremez ya da bu dünyaya hayat getiremez. Yapabildiği şey en büyük dağı en küçük toz halinde öğütmek, karı buhar yapmak, ve yaşayan herşeyi vurmak. Onun yoketme gücünden başka birşeyi yok. Patos'tan kurtulmak için onun gücüne ihtiyacın var."
Bunu duyar duymaz, Logos Cypher adli bu tanrıyı aramaya koyulur. Kendi dünyasının eski düzenine döneceğinin hayaliyle tanrıçanın gülüşünü farketmez.
Bolum II: The Beginning of Chaos
Karşılaştıklarında, Cypher, Logos'un düşündüğü gibi gücü yansıtan bir obje değildi.Aksine, muhteşemliğinin tersini yansıtıp yorgun ve bitkin gözüküyordu ve diger tanrılarda olan ihtişam onda yoktu. Herşeye rağmen Logos hayat tanrıçasına güvendi ve Cypher'dan bir iyilik istedi..
Akara'nin Cypher'a daha önce yaklastığını ve kendinden öncekileri yok etme fırsatından bahsettiğinden habersizdi." Patos'u öldürmelisin" diye önerdi, Akara. "Logos, idealist ve zayıf onu zevk için bile öldürebilirsin." Cypher Akara'ya güvendi. Ne de olsa yaşamın saflığı, içinde hiç bir kötülük bulundurmazdı.
Patos'la karşılaşmanin hazırlıgını sürdürürken, Logos etrafina bulutlar .çizdi. Bulutlardan öyle güzel keskin bir cisim yaptı ki bu o cismin ölümcüllüğünü maskeledi. Onu Cypher'a verdi ve birlikte Patos'un yaşadığı yer olan Carnac'in en derin vadisine gitmek için yola koyuldular.
Vadinin ağzında durdular. Değişim tanrısının böylesine verimsiz bir yerde yaşaması ilginçti. Yaklastıklarında, Patos gölgelerin arasından dışarı çıktı. Varolan en iyi tahtadan yapılmış bir mızrağı vardı. Bu mızrak bir sakinlik ve hoşluk hissi yayıyordu ve yasama ışık veriyordu, tıpkı sakin bir orman gibi. Böyle bir silahı sadece "biri" yapabilirdi.
Bu ikisının gelisiyle ilgili olarak Patos'u ziyaret eden bu "biri" sabırla kaçınılmaz olarak düşündüğü şeyi bekliyordu: Logos'un, Patos'un, ve belki biraz şansla Cypher'in sonunu!
Savaş çok kızışmıştı, Cypher saldırırken mücadelecilerin ağzından bir kelime bile dökülmedi. Patos sadece ayakta durup saldırıları kesiyor ve yapabilirse karşılık vermeye calisiyordu. Logos'ta savaşı izleyip, Patos'un sonunun gelmesi için dua ediyordu.
Esit güçlü tanrılar, kendilerine avantaj sağlamak için kişisel güçlerine döndüler. Patos, yıldızları ve güneşi silip dünyayi karanliga boğdu. Zaten karanlik vadiyi çok tanimayan Cypher iyice korlesti. Patos, mizragiyla rakibini omzundan yaraladı. Çok kizan tanrı, vadiyi içindeki bütün kayaları aleve vererek yok etmeye basladı. Alevlerin ortaligi aydinlatmasıyla tekrar görmeye basladı.Bu sırada Patos'u yanan ormanin sactiği ışıktan yararlanarak fark etmişti..
Bu andan yararlanıp ileri atıldı ve Patos'un sol eline şiddetle saldırdı.
Patos, sanki kanı içinden çekilmiscesine bağırdı. Cypher ve Logos zaferle ona bakarken, Cypher ve Patos'un içinde enteresan birşey olmaya basladı. Dış görünüşlerinde bir değişiklik olmamasına rağmen, onların hayat gücü parcalandı ve birbirlerinin içinde yeniden şekil aldı. Biraz büyüyle, Patos şimdi Cypher'in vücudunda yaşıyordu. Cypher'in özü biraz önce yaraladığı Patos'un bedenindeydi..
Acı içinde olmasına rağmen Cypher'in ruhu olumun kolayca gelmesini reddetti. Son olarak, mızrağı aldı ve kendi vucuduna, kendinden calininan vucuda sapladı. Kendi dehasını yansitan Patos yoketme Lord'u tarafindan kendine atilan mizraktan kacmadı.
Cypher olurken Patos oldu. Cypher daha da zayıfladı. Vadi yanarken Logos kacınca daha da yalniz kalmıştı. O sırada anladıki artık onun güçleri yok etmeye yaramiyordu. Fakat biraz cabayla değişimi Patos'un kullandıği gibi kullanabildi. Bütün güçlerini yaralı koluna odakli****** önce kanamayı durdurdu. Sonrada kas ve kemiklerini çekerek kaybolan organın yerini tutmasını sağladı.
Tamamen iyileşip, yeni gücünü bulup herkesin duyacağı şekilde bağırdı: "Yeniden doğdum. Dengim yok. Korkun benden!"
Gücünü göstermek için Vadiyi paramparça etti, ve taştan olmayan fakat camdan bir abide meydana getirdi. Bu abide her yöne bakan keskin kenarları ile belki güzel değildi, ama gene de değerinden birşey kaybetmemişti. Insanlar, toplu halde gidip tanrıları Cypher'a biat ettiler.
01-29-2007, 02:55
Dünya ile çok az ilgilenen Logos ve Patos'tan farklı olarak, Akara her canlı ile iletişim halindeydi. Yaşlıların yaşlanıp ölmesini izledi ver yerlerine gençlerin gelmesini sağladı. Dünya'da yaşayan canlıları anlamayı öğrendi. Onların gerçek yaratıcısı olmamasına rağmen, kendisi yaratmış gibi sevdi. Zamanla, Logos'un dahada uzaklaştığını farketti. Logos yarattıklarının değiştirilmesinden doğan acıya katlanamayacağından, onları ihmal etti.
Akara, "belki bu çocukların yükümlülüğünü ben almalıyım" diye düşündü
Kaderde olduğu gibi, onları kendine ait yapma girişimi geri çevrildi. Logos yarattıklarından daha da uzaklaşacağından korktu. Akara'ya sorumluluklarına geri döneceğine söz verdi. Tanrıça, bu sözden tatmin oldu ve bu isteginden simdilik vazgeçti. O ilgilenilen bir dünya istiyordu. Kendisi dahi anlamamış olmasına rağmen, içten içe bu onurun kendisine ait olmasını istedi.
Logos sözünü yerine getirirken, Patos tekrar ortaya çıktı. O Logos'un ilk yarattıkları olan ,rüzgarı hissettiği ve bulutlara dokunabilmesını sağlayan dağlara zarar vermeye kararlıydı. Rahatlıkla, Carnac'ın özündeki ateşi çagırdı. Daha evvelden beri duran güçler eridi ve dağların zirvesine gelip lav kraterlerini oluşturdu. Logos çok sevdiği dağlarının yok olmasından korkup Patos'u durdurmakta yavas kalmıstı. Patos dağlara darbe vurup her volkana zarar veriyordu. Yok edici güçler akarak önlerine cıkan herşeyi iclerine alıyordu. Ormanlar ve içinde yaşayanlar yok edildi, nehirler hiç birşey kururcasına kaynadı, ve insanlar taş kesildi.
Akara, nesiller sonra yok edilen ormanların çoğunu yeniledi. Hayvanlar dünya üstünde tekrar dolaşmaya ve nehirler eskisi gibi tekrar akmaya basladı. İnsanlarda kayıplarını tekrar tedarik ettiler. Yeni kuşakların cogu atalarının basından neler geçtiğini bilmiyorlardı. Onlara göre, sessiz dağlar arada bir ateş kusuyordu, yapmaları gereken onların cezbedici büyüsüne karsı ihtiyatlı davranmaktı. Aslında, bir cogu oralara ayak basmak bir yana, oralardan asagıyı Logos'un bir zamanlar yaptıgı gibi şeyretmiyorlardı bile. Bundan dolayı Logos yeniden kendi içine çekildi ve olan bitenle de hiç ilgilenmedi.
Bu kez Akara, Logos'un üstlenmesının gerektiği görevi almaya kararlıydı. Fakat onun kolayca vazgecmeyecegini bildiğinden, yaşamın iyiliği için zayıf kalpli Logos ve zararli Patos'tan kurtulmak için komplo tasarladı.
Diger tanrıların bilmediği fakat Akara'nın bildiği bir tanrı daha vardı. Bu tanrı yok etmekten başka birşey bilmeyen Cypher'dı. Bazıları, Cypher'ın Carnac'a kendi metodlarıyla yok etme fikrini yerleştiren Tanrı olduğuna inanirdi. Patos değişimden sorumlu olsa bile, onun doğasında yok etmek yoktu. Şimdiye kadar birçok tarihci bu konu üstünde tartışmaktadır.
Kendisine Cypher'in bu varlığı söylendikten sonra, Logos sürekli olarak Akara'ya bu yeni tanrı hakkında sorular sormaya basladı
"Cypher'in nasıl var olduğunu ben bilmiyorum, fakat birşey kesin o da onun yaratma gücünün olmadıği. O toprağı dağların üstüne öremez, yağmuru kara dönüştüremez ya da bu dünyaya hayat getiremez. Yapabildiği şey en büyük dağı en küçük toz halinde öğütmek, karı buhar yapmak, ve yaşayan herşeyi vurmak. Onun yoketme gücünden başka birşeyi yok. Patos'tan kurtulmak için onun gücüne ihtiyacın var."
Bunu duyar duymaz, Logos Cypher adli bu tanrıyı aramaya koyulur. Kendi dünyasının eski düzenine döneceğinin hayaliyle tanrıçanın gülüşünü farketmez.
Bolum II: The Beginning of Chaos
Karşılaştıklarında, Cypher, Logos'un düşündüğü gibi gücü yansıtan bir obje değildi.Aksine, muhteşemliğinin tersini yansıtıp yorgun ve bitkin gözüküyordu ve diger tanrılarda olan ihtişam onda yoktu. Herşeye rağmen Logos hayat tanrıçasına güvendi ve Cypher'dan bir iyilik istedi..
Akara'nin Cypher'a daha önce yaklastığını ve kendinden öncekileri yok etme fırsatından bahsettiğinden habersizdi." Patos'u öldürmelisin" diye önerdi, Akara. "Logos, idealist ve zayıf onu zevk için bile öldürebilirsin." Cypher Akara'ya güvendi. Ne de olsa yaşamın saflığı, içinde hiç bir kötülük bulundurmazdı.
Patos'la karşılaşmanin hazırlıgını sürdürürken, Logos etrafina bulutlar .çizdi. Bulutlardan öyle güzel keskin bir cisim yaptı ki bu o cismin ölümcüllüğünü maskeledi. Onu Cypher'a verdi ve birlikte Patos'un yaşadığı yer olan Carnac'in en derin vadisine gitmek için yola koyuldular.
Vadinin ağzında durdular. Değişim tanrısının böylesine verimsiz bir yerde yaşaması ilginçti. Yaklastıklarında, Patos gölgelerin arasından dışarı çıktı. Varolan en iyi tahtadan yapılmış bir mızrağı vardı. Bu mızrak bir sakinlik ve hoşluk hissi yayıyordu ve yasama ışık veriyordu, tıpkı sakin bir orman gibi. Böyle bir silahı sadece "biri" yapabilirdi.
Bu ikisının gelisiyle ilgili olarak Patos'u ziyaret eden bu "biri" sabırla kaçınılmaz olarak düşündüğü şeyi bekliyordu: Logos'un, Patos'un, ve belki biraz şansla Cypher'in sonunu!
Savaş çok kızışmıştı, Cypher saldırırken mücadelecilerin ağzından bir kelime bile dökülmedi. Patos sadece ayakta durup saldırıları kesiyor ve yapabilirse karşılık vermeye calisiyordu. Logos'ta savaşı izleyip, Patos'un sonunun gelmesi için dua ediyordu.
Esit güçlü tanrılar, kendilerine avantaj sağlamak için kişisel güçlerine döndüler. Patos, yıldızları ve güneşi silip dünyayi karanliga boğdu. Zaten karanlik vadiyi çok tanimayan Cypher iyice korlesti. Patos, mizragiyla rakibini omzundan yaraladı. Çok kizan tanrı, vadiyi içindeki bütün kayaları aleve vererek yok etmeye basladı. Alevlerin ortaligi aydinlatmasıyla tekrar görmeye basladı.Bu sırada Patos'u yanan ormanin sactiği ışıktan yararlanarak fark etmişti..
Bu andan yararlanıp ileri atıldı ve Patos'un sol eline şiddetle saldırdı.
Patos, sanki kanı içinden çekilmiscesine bağırdı. Cypher ve Logos zaferle ona bakarken, Cypher ve Patos'un içinde enteresan birşey olmaya basladı. Dış görünüşlerinde bir değişiklik olmamasına rağmen, onların hayat gücü parcalandı ve birbirlerinin içinde yeniden şekil aldı. Biraz büyüyle, Patos şimdi Cypher'in vücudunda yaşıyordu. Cypher'in özü biraz önce yaraladığı Patos'un bedenindeydi..
Acı içinde olmasına rağmen Cypher'in ruhu olumun kolayca gelmesini reddetti. Son olarak, mızrağı aldı ve kendi vucuduna, kendinden calininan vucuda sapladı. Kendi dehasını yansitan Patos yoketme Lord'u tarafindan kendine atilan mizraktan kacmadı.
Cypher olurken Patos oldu. Cypher daha da zayıfladı. Vadi yanarken Logos kacınca daha da yalniz kalmıştı. O sırada anladıki artık onun güçleri yok etmeye yaramiyordu. Fakat biraz cabayla değişimi Patos'un kullandıği gibi kullanabildi. Bütün güçlerini yaralı koluna odakli****** önce kanamayı durdurdu. Sonrada kas ve kemiklerini çekerek kaybolan organın yerini tutmasını sağladı.
Tamamen iyileşip, yeni gücünü bulup herkesin duyacağı şekilde bağırdı: "Yeniden doğdum. Dengim yok. Korkun benden!"
Gücünü göstermek için Vadiyi paramparça etti, ve taştan olmayan fakat camdan bir abide meydana getirdi. Bu abide her yöne bakan keskin kenarları ile belki güzel değildi, ama gene de değerinden birşey kaybetmemişti. Insanlar, toplu halde gidip tanrıları Cypher'a biat ettiler.
01-29-2007, 02:55